This site uses cookies.
Some of these cookies are essential to the operation of the site,
while others help to improve your experience by providing insights into how the site is being used.
For more information, please see the ProZ.com privacy policy.
This person has a SecurePRO™ card. Because this person is not a ProZ.com Plus subscriber, to view his or her SecurePRO™ card you must be a ProZ.com Business member or Plus subscriber.
Affiliations
This person is not affiliated with any business or Blue Board record at ProZ.com.
Turkish to Italian: L’Islamofobia si è trasformata in un’industria trasnazionale General field: Art/Literary
Source text - Turkish Kanada’da yapılan bir araştırma, İslamofobiyi körükleyen ve finanse eden ağları ortaya koydu. Wilfrid Laurier Üniversitesi Öğretim Üyesi Sosyolog Prof. Dr. Jasmin Zine, ekibiyle dört yıl önce başladıkları araştırmayı tamamladı. Ekip, “Kanada İslamofobi Endüstrisi: Büyük Beyaz Kuzey’deki İslamofobi Ekosisteminin Haritası” isimli 127 sayfalık bir rapor hazırladı. “İslamofobi endüstrisi”nin uluslar ötesi bir sektör halini aldığını söyleyen Zine, İslamofobi endüstrisinin sadece ABD’de 1.5 milyar dolarlık bir pazarı olduğunu, bu piyasayı ABD merkezli 39 kuruluşun koordine ettiğini ifade etti.
Translation - Italian La Dott.ssa e Sociologa Jasmin Zine (membro associato dell’Università Wilfrid Laurier) e il suo equipe hanno appena completato una ricerca a cui lavoravano da quattro anni, intitolata “The Canadian Islamophobia Industry: A Map of the Islamophobia Ecosystem in the Great White North”.
Dal rapporto di 127 pagine emerge che l’islamofobia è andata sempre più strutturandosi, fino a diventare una vera e propria industria trasnazionale con un mercato di 1,5 miliardi di dollari solo negli Stati Uniti, dove si sono formate ben 39 organizzazioni.
Turkish to Italian: Io e i tassisti – vol. 5578 General field: Art/Literary
Source text - Turkish İstanbul’da taksiye binmek hiç sevimli bi’şey değil. İşini düzgün yapan, saygılı şoförler lütfen alınmasın; tanıdık durak taksisi değilse yani yoldan çevirdiğin taksiye bindiysen yandın.
Olacaklar tamamen kader, kısmet.
Hele ki taksi değişim saatine ya da iş çıkışına denk geldiysen, senin söz söyleme hakkın yok, taksiciliğin kurulları hiç yok!
1. Taksi şoförü nereye isterse oraya gideceksin.
2. Taksi şoförü gideceğin yere nereden gitmek isterse oradan gideceksin.
3. Taksi şoförü seni nerede indirmek istiyorsa orada ineceksin.
BU NE CESARET?
Para üstü beklemeyeceksin, müziğin sesini kıstırmayacaksın, sigarasını söndürmesini rica etmeyeceksin, yavaş gitmesini istemeyeceksin.
O ne derse kabul edeceksin, yoksa agresif tavırlar, sızlanmalar, arabayı tripli kullanmalar, yarı yolda indirmeye kalkmalar, hatta kavgalar, hakaretler…
Pardon da bu ne cesaret? Bu ne kabadayılık?
Bu ne ‘seni arabama alıyorum, lütfediyorum’ hali? Hayırdır yani?
Şimdi diyelim, aah ah Londra taksileri konulu cümleler kurmayacağım ama durum ortada. Hele kadınsanız tümden yandınız. Dikizlemeler, yandan bakmalar falan da var.
Translation - Italian A Istanbul prendere un taxi è una roulette russa.
Lungi da me fare di tutta l’erba un fascio, e mi perdonino i tassisti che svolgono il loro lavoro come si deve, ma se a Istanbul decidete di fermare un taxi per strada siate consapevoli di una cosa: vi state gettando tra le fauci del destino.
Se per vostra sfortuna il tassista che vi carica è a fine turno, state pure sicuri che il vostro viaggio sarà un incubo. Non solo non potrete azzardarvi a proferir parola, ma dovrete sottostare a diverse regole non scritte:
Il tassista si riserva il diritto di portarvi dove gli pare;
Il tassista si riserva il diritto di scegliere lui il tragitto;
Il tassista si riserva il diritto di decidere dove scaricarvi.
Guai a chiedere il resto, e non sognatevi di domandargli di abbassare il volume della radio o di spegnere la sigaretta che sta sicuramente fumando. Qualsiasi cosa dirà, dovrete dargli ragione: in caso contrario diventerà aggressivo, dal nervoso inizierà a guidare come un pazzo, proverà a farvi scendere prima di essere arrivati, troverà qualsiasi scusa per litigare e ne combinerà di ogni.
Scusate, ma… tutto a posto?!
Cos’è quell’aria da “ti sto dando un passaggio, sono io a fare un favore a te”?
Ora, non voglio fare paragoni coi tassisti di Londra, non sia mai, ma ci siamo capiti.
Il problema si accentua in particolar modo se a salire su un taxi è una donna: aspettatevi complimenti vari, sguardi e occhiate dallo specchietto retrovisore come se piovesse.
Turkish to Italian: A me stessa, con affetto General field: Art/Literary
Source text - Turkish Zaman makinesi olsaydı ve kendi gençliğime, mesela 17 yaşıma, dönseydim, kendime şunları söylerdim:
En önemli şey aşk. Onu doya doya yaşa bu bir.
Ne yapmayı sevdiğini bul ve sonra o sevdiğin şeyi yapabiliyor musun ona bak. Yapamıyorsan, boşuna enerjini tüketme, yapabilenler yapsın. Yapıyorsan, dünyanın en şanslı insanlarından birisin, dilini ısır, kimseye söyleme.
Sevdiğin insanlar bul. İşlerini onlarla yapmanın yollarına bak. Hayat ‘yap et çalış başar’la geçiyor ve bu maraton çok sevdiklerinle geçerse, iş yapmamış, sürekli aşk yapmış olursun.
Birkaç kişinin elini sıkı sıkı tut. Onların dertleriyle dertlen, mutluluklarıyla uç, dediklerine kulak ver. Onları kaybetme. Her şey değiştiğinde, senin en orijinal halini bilip sevenlere ihtiyacın olacak.
Kendini onunla bununla karşılaştırma. Başkalarının kriterlerine göre seçim yapma. O zaman başkalarının gideceği yerlere gidersin. Oralarda ne işin var? Senin yolun başka. Yokuşların başka.‘Konu komşu ne der’ diye dinleme. Komşu senin hayatın hakkında topu topu 15 dakika konuşacak. Sense ölene dek, onu yaşayacaksın.
Hareket et. Her gün hareket etmeyi alışkanlık haline getir. Bir spora kafayı tak. Dansa kafayı tak. Satranca kafayı tak. Kafayı taktıkların ileride yaldız olup üzerine yağacak.
Her gün oku. Her şeyi oku. Ağaç olmak nasıldır, Van Gogh olmak nasıldır, İkinci Dünya Savaşı’na katılmış olmak nasıldır? Öğren. Bir gün hepsi, bir yapboz gibi, birleşip sana inanılmaz gerçekleri gösterecek.
Kızlar zekadan, çalışıp başarandan ve espriden hoşlanır. Erkekler güzellikten, edadan ve huzurdan hoşlanır.
Hayat alışkanlıklarla yürüyor. Bir şeyi iyi yapmak istiyorsan hemen alışkanlık haline getir. Alışkanlıksa tekrarla oluyor. Beyin böyle programlanıyor. Bir şeyi sürekli yaparsan, başka şeyi düşünmüyor, onu hep öyle yapıyor. O yüzden alışkanlıklarına çok dikkat et. Neyi alışkanlık yaparsan, hayatın ondan oluşacak unutma.Erken kalkmak kulağa berbat geliyor biliyorum ama ‘erken kalkan yol alır’ hayatımda duyduğum en doğru şey. Bazen saat 8:30’da üç şey bitirmiş oluyorsun ve inanamıyorsun zamanın göreceliğine.
Dedikodu yapma. Dedikodu nasıl bir şey biliyor musun… Böyle evinin içine çöp boşaltmışsın gibi. Ağzını, içini, evini kokutuyor. Rahatlatır sanıyorsun ama pisletiyor insanı. Gül geç. Hem dedikodu yapanların başına mutlaka, ayıpladıkları, beğenmedikleri, çekiştirip durdukları şey gelir, unutma. Hayatın mizah anlayışı böyle.
Kızlar!
Güzel mi güzel bir kadın olduğunuzda, kendi atınız olsun. Kendi paranızı kendiniz kazanın, onu şakır şakır harcayın. Böylece ayrılıklarla, boşanmalarla attan inip eşeğe binmezsiniz. Atınızı kimse altınızdan alamaz. Dörtnala başka yere gidebilirsiniz.
Erkekler!
Yakışıklı mı yakışıklı bir erkek olduğunuzda, kadınlara, çocuklara ve hatta birbirinize asla el kaldırmayın. O güç güç değil. Kaba kuvvet o. Korkudan kaynaklanır. Kaybetme korkusundan. Ve kimseyi avucunuzda sıkarak elinizde tutamazsınız. Tam tersi, avucu apaçık tutacaksınız.
Kendinden başka kimseyi suçlama. Suçlamak, nasıl diyeyim, zehirli bir duygu. İnsanı frenler. İnsanı kurban psikolojisine sokar. Atıl bırakır. Hatta şimdiden duvara ‘kendimi suçlu hissetmiyorum’ yaz. Çok faydasını göreceksin.
Ceplerden, bilgisayarlardan, televizyonlardan uzak 1 saat ayır kendine. Kendinle sosyalleş. Yoksa unutursun nasıl biri olduğunu. Hayatın sana başkaları tarafından yansıtılmayan bir aslı var. Onu dinle, deniz kabuğu dinler gibi. Yalnızlığını kimseye verme.
Yalnızlığın hariç her şeyi paylaş. Çünkü reklamda dediği gibi, ‘hayat paylaşınca güzel’.
Her gün şükret. Teşekkürü dualarından asla eksik etme. Teşekkür kadar insana iyi gelen şey yoktur. Bir şey istemekten, dilemekten bile iyidir. Sıcacık yapar ruhunu. ‘Bendeki bana yeter, hatta artar bile’ dünyanın en güzel felsefesidir.
Birinden bir şey isteme. Onun yerine birine bir şey ver. Bak neler olacak seyret sonra.
Karanlık günler olacak. Düşeceksin de. Yaralar da açılacak. O zamanlarda şunu unutma: Tünel bitecek. Kalkacaksın da. Kabuk da bağlayacaksın.
Sevdiklerine bıkıp usanmadan, seni seviyorum, seni çok seviyorum de. Hatta sen ne yaparsan yap, kim olursan ol çok seveceğim de.Korkmaktan korkma. Ödün bile kopsun. Sonra kapa gözünü bas karanlığına. Belki biri bir taş döşemiştir kim bilir.
Translation - Italian Se avessi una macchina del tempo e potessi tornare indietro ai miei, non so, diciamo 17 anni, questo è quello che mi direi:
Primo: L’amore è la cosa più importante. Vivilo, vivilo più che puoi.
Scopri cos’è che ti piace fare e cerca di capire se sei in grado di farlo. Se non lo sei, non sprecare energie invano: lascialo fare a chi ci riesce. Se invece ne sei in grado, sei una delle persone più fortunate al mondo, morditi la lingua e non dirlo a nessuno.
Circondati di persone che ami. Trova modi per fare cose insieme a loro. La vita si articola in fare, costruire, avere successo e se correrai la maratona con le persone che ami, il tuo lavoro non consisterà solamente nel fare affari, ma vivrai una vita piena.
Tieni ben stretta la mano delle persone a te care. Interessati dei loro problemi, condividi i loro momento felici, ascolta le cose che hanno da dirti. Non perderli. Se durante il corso della vita cambierai, avrai bisogno di avere intorno chi sa chi sei e ti conosce da sempre.
Non lasciarti influenzare dagli altri. Non fare scelte basate sui criteri altrui. Facendolo, percorreresti la strada che stanno facendo loro. Che hai da fare tu, lì? La tua strada è diversa. I vostri percorsi sono diversi.
Non pensare a cosa direbbe la gente. Perché la gente parlerà di te per 15 minuti al massimo. Ma se ti focalizzi sulle loro chiacchiere, le conseguenze di una non scelta dettata dall’opinione altrui ti accompagneranno per tutta la vita.
Sii proattivo/a. Cerca di abituarti a fare qualcosa ogni giorno. Appassionati a uno sport. Appassionati a un’arte. Appassionati agli scacchi. Le tue passioni un giorno diventeranno la tua ricchezza.
Leggi ogni giorno. Qualsiasi cosa. Leggi di scienze naturali, leggi di Van Gogh, leggi di come è stato prendere parte alla Seconda Guerra mondiale. Impara. Tutto questo un giorno si unirà come un puzzle per darti una visione della vita più nitida e completa.
La vita scorre a ritmo delle abitudini. Se vuoi imparare a fare una cosa per bene, falla diventare un’abitudine. Le abitudini si alimentano con la ripetizione. Il nostro cervello è programmato così. E sceglie con cura, perché la tua vita prenderà la loro forma.
Non spettegolare. Spettegolare è come vuotare la spazzatura in casa propria. Parlare male degli altri ti da l’impressione di sentirti meglio, ma ti insudicia e basta. Sorridi e passa oltre. E non dimenticare che ciò che certe persone criticano, disapprovano e giudicano, tornerà loro indietro. È il senso dell’umorismo della vita.
Ragazze! Ricordate che una donna deve mantenersi da sola. Guadagnate i vostri soldi e spendeteli a vostro piacimento. Così, in caso di separazioni, non vi toccherà scendere da un cavallo per cavalcare un asino. Nessuno può prendervi quello che è vostro. Alla peggio lo porterete con voi da un’ altra parte.
Ragazzi! Ricordatevi che un uomo non deve mai, e ripeto, mai alzare le mani su una donna, un bambino o un altro uomo. Quella forza non è forza vera. È forza bruta. Alimentata dalla paura dell’abbandono. E non si può trattenere nessuno strizzandolo nel palmo della propria mano. Al contrario, la vostra mano deve restare ben aperta.
Prenditi le tue responsabilità. Non incolpare mai nessuno al di fuori di te stesso. Incolpare intossica. Ti porta a crogiolarti nei panni della vittima. Anzi, sai che c’è? Scrivi su un foglio “Non mi sento in colpa!”. Vedrai quanto bene ti fa.
Ritaglia un’ora della tua giornata lontano da cellulari, computer e tv. Socializza con te stesso, o dimenticherai chi sei e come sei.
L’essenziale è già dentro te stesso, non te lo daranno gli altri. Ascoltati, ascoltati come ascolti il mare in una conchiglia. E non regalare la tua solitudine a nessuno.
Al di fuori della tua solitudine, condividi tutto. Perché come dice la famosa pubblicità “La vita è bella se la condividi” (pubblicità di patatine, NdT).
Ringrazia ogni giorno. Non dimenticare mai di ringraziare. Non c’è niente che faccia bene alle persone quanto essere grati per ciò che si ha. Riscalda l’anima. “Quel che ho per me è abbastanza, anzi, è fin troppo” è la filosofia migliore al mondo.
Non pretendere niente da nessuno. Anziché chiedere, dai.
Cadrai. Vecchie ferite si riapriranno. In quei momenti non dimenticare che il tunnel finirà e l’oscurità lascerà il posto alla luce. Ti rialzerai. Il tuo guscio si farà più forte.
Non stancarti mai di dire: “Ti voglio bene, ti voglio tanto bene” alle persone che ami. Di più: di’ loro: “Qualsiasi cosa tu faccia, chiunque diventerai, ti vorrò comunque tanto bene”. Non farti spaventare dalla paura. Non scendere a compromessi con essa. E se fa buio, chiudi gli occhi. Forse qualcuno ti avrà spianato la strada.
Non vantarti. Non essere arrogante. Non infuriarti.
Esagera. Elevati. Splendi.
More
Less
Translation education
Master's degree - SABANCI UNIVERSITY
Experience
Years of experience: 4. Registered at ProZ.com: Sep 2022.